Hayatın Futbolu - Altan Tanrıkulu Röportajı

22 Mayıs 2013 Çarşamba


Hayatın Futbolu ekibi olarak röportajlarımız tüm hızıyla sürüyor. Futbolu takip eden herkesin tanıyacağı bir isimle bu sefer sohbetimiz. Altan Tanrıkulu ile, ''Altan Abi'' ile... Anadolu Yakasındaki evinde ağırladı bizi Tanrıkulu ailesi. Kapıda karşılayan da küçük Emir oldu. Kamera ve ekipmanlara olan merakı ''geleceğin medyacısı'' izlenimini verdi bize.

Altan Tanrıkulu'nun kendine ait bir bilet koleksiyonu var. Üzerinde çalışmaya 1996 yılında başlamış. Koleksiyon derken öyle basit bir koleksiyon değil, dosyalarca bilet var. İlk Dünya Kupasından tutun da bildiğiniz tüm efsane maçlara, trajedilere sahne olmuş  Heysel bileti bile var. Türk takımlarının Avrupa'da oynadığı karşılaşmaların tüm biletleri var neredeyse. Sadece birkaç maç eksik. Yani küçük Emir'i adeta bir hazine bekliyor.


Bize kalsa saatlerce biletleri inceleyip üzerine sohbetler edebilirdik ama yapmamız gereken bir röportaj var.

Bu sezonu nasıl yorumluyorsunuz, futbolun içinden birisi olarak?

Bu sezon Lig TV'de değil de Show TV ve Skytürk'te çalıştım. Bu yüzden diğer sezonlara göre daha az maç izlediğim bir sezon oldu. Yerinde maç izlemek benim için çok heyecan verici bir olaydır. Pazar günü programımız olduğu için Pazar maçlarına hiç gidemedim mesela. Televizyondan izlediğim maçlar hakkında yazı yazmaktan keyif almıyorum. Ama maalesef Rıdvan Dilmen'inden Şansal Büyüka'sına, Hıncal Uluç'undan Ahmet Çakar'ına, Uğur Meleke'sinden Mehmet Demirkol'una, birçok kişi bu durumda kalıyor. Ben kendim bir ilke edinmiştim; sadece izlediğim maçlarla alakalı yazacaktım. Bu sezon bunu yapamadım. Bu yüzden üzgünüm. Kendi açımdan mesleki bir değerlendirme yapmak istedim.
Bu sezon futbolun ileri gittiğini düşünüyorum. Şöyle düşünelim; 72 puan topladı Galatasaray,  sonuncu Mersin 21 puan topladı, ikisinin toplamı 93 yapar. 2'ye bölersen 46,5 yapar. Ligin 8.si ve 9.sunun puanı 46. Ligin aritmetik ortalaması geometrik ortalamasıyla aynı. Dengeli bir lig olduğunu gösterir bu. Bayern munih, 6 hafta önceden ilan etmiş şampiyonluğunu, en erken biten lig olmuş, en çok puan topladığı lig olmuş. Barcelona hemen hemen aynı  Manchester hemen hemen aynı, İtalya'da Juventus hemen hemen aynı. Yani Avrupa'ya baktığınızda bizdeki heyecan çok fazla yoktu, bizdeki çekişme çok fazla yoktu. Fenerbahçe Gençlerbirliği'ne yenilmemiş olsaydı, ben yine Galatasaray'ı şanslı görüyorum son hafta Trabzon'u yenerdi çünkü, joker maçtı o. Hak edilmiş bir şampiyonluktur bu. Özetle ligin kalitesi yukarıya çıktı bu sezon.


Fenerbahçe oldukça fazla para harcadı transferlere, bir tarafta da bu sezona ''Feda'' sezonu diyen bir Beşiktaş var. Sezon sonunda aradaki puan farkı sadece 3. Sizce Beşiktaş mı başarılı, Fenerbahçe mi başarısız?


Puan olarak bakarsan söylemlerinde haklı olabilirsin, ben puan olarak bakmıyorum 2.lik Fenerbahçe için başarıdır. Eğer Avrupa Ligi'nde yarı final oynamamış olsaydı bence hayal kırıklığı olurdu. Galatasaray'dan 16-17 maç fazla oynuyorsun, Beşiktaş'tan belki de 20 maç fazla yapıyorsun. Bu önemli bir kriter. Yarıştığın takımın 3 puan önündesin ama Beşiktaş çok büyük avantajlara rağmen bunu değerlendiremedi. Şöyle diyelim; bu ligde her zaman Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray ilk üçte yer almıyor. Bursaspor da giriyor, Trabzonspor da giriyor yarışa. Bu sene giremediler başka takımlar. Fenerbahçe bu kadar krize rağmen, Alex krizi vs. düşüş yaşayabilirdi ama yaşamadı. Beşiktaş'ı başarılı buluyorum. Her şeye rağmen iyi bir yerde bitirdi. Avrupa kupaları için de önemli bir mücadele olacak gelecek sene.


Aragones döneminde de Fenerbahçe 61 puan topladı diye hatırlıyorum. Başarısız kabul edilip gönderilmişti Aragones...


Aragones döneminde Fenerbahçe galiba 4. oldu.2.lik ve 4.lük arasında da büyük bir fark var. Şampiyonlar ligine gitme maçı oynayacak Fenerbahçe. Basel şampiyon olursa seri başı olacak. O yüzden 4.olsaydı Aykut Kocaman'la da yollar ayrılabilirdi. Türkiye Kupası kaybedilirse yine seyircinin bir baskısı olacaktır Aykut Kocaman üzerinde. Yönetim yeni sezona Aykut Kocaman'la başlayacaktır bu sezon. Ama gelecek ne getirir bilemeyiz. Her takımın başarılı olmasını diliyorum. Ben Fenerbahçeliyim Fenerbahçe başarılı olursa, Avrupa'da ilerlerse daha mutlu olurum. Türk futbolunun iyi yerlere gitmesi için Fenerbahçe yeterli değil, rekabetle birlikte toplu olarak yukarı çıkmak lazım. Bu da Galatasaray, Trabzon, Beşiktaş ve diğer takımların başarılı olmasından geçiyor.


Bu sezonun en başarılı Teknik adamı kimdir sizce? Aykut hoca ve Fatih Terim dışında ligin aşağılarına inersek?


Prosinecki. 19 puan toplayan ve küme düşme hattına yakın bir takımı toplayıp ligde çok önemli bir yere getirdi. Yılmaz Vural da iyi iş yaptı. Ama Yılmaz Vural'ın iyi iş yapması biraz da Orduspor'un ve Mersin'in zafiyetinden kaynaklandı diye düşünüyorum. İBB'nin Webo'yu satmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Yoksa çok harika bir futbol oynayıp kalmadılar. Ama Kayserispor düşme hattından çıkıp önemli yerlere geldi. Prosinecki zaten önemli bir futbolcuydu. Burada da iyi iş başardı.


''ARAGONES, CUPER GİBİ İSİMLERİN DÖNEMİ GEÇTİ. HEYNCKES BİLE BU KADAR BAŞARIYA RAĞMEN BIRAKIYOR.''


Orduspor hakkında ne düşünüyorsunuz?  Sezon başında Avrupa hedefiyle yola çıkmışlardı ama küme düştüler. Bu düşüşü neye bağlıyorsunuz? Hedeflenenle elde edilen arasında dağlar kadar fark var.

Söylemlerinin hepsine katılıyorum. Hector Cuper'i biraz araştırmak lazımdı getirmeden önce. Zaten Yunanistan'da da bir düşüş içerisindeydi çok fazla kulüp değiştiriyordu. İsmi büyük bir teknik adam ama o isimlerin, -Aragones,Cuper vs. dönemlerinin geçtiğini düşünüyorum.  Heynckes bile bu kadar başarıya rağmen bırakıyorum diyor. Ferguson mesela. İnan ki 3-4 yıl daha götürür hiçbir şeye karışmasına gerek yok. Ama bırakıyorum diyor. Yani Hector Cuper'in de Orduspor'a, Türk futboluna katacağı birşey olduğunu düşünmüyordum. Artık gençlik çağındayız. CEO'lar 25-30 yaşında seçiliyor dünya şirketlerinde. Google'ı, Facebook'u kuran çocukların yaşları ortada. O yüzden futbolcularla mücadele etmiyorsunuz artık. İletişim kurmanız lazım. Bu tip yaşlı teknik direktörler futbolcularla mücadele ediyorlar çünkü farklı bir jenerasyondan geliyorlar. Farklı jenerasyondan geldikleri için de onların sorunlarını anlamakta sıkıntı çekiyorlar. Sosyal medyayı iyi kullanan, blog yazan teknik direktörler olmalı artık. Antrenman dışında zamanın da var bolca. Futbolcular da bunu yapabilir. Mesela Alex'i bu konuda tebrik etmek lazım. Sosyal medyayı kullanarak çok iyi bir ortam oluşturuyordu kendine. Dünyada bunun çok örnekleri var. Mesela Mesut Özil çok etkin kullanır, Drogba da öyle. Bunlar çok güzel şeyler. Teknolojik yenilikleri ve imkanları camiana zarar vermediğin sürece, bir silah olarak kullanmadığın sürece işin içine girmek çok güzel bence.


''BEN FENERBAHÇE'NİN ŞAMPİYON OLMASINI BEKLİYORDUM. GALATASARAY'IN ŞAMPİYONLUĞU BANA GÖRE SÜRPRİZ OLDU.''


Bu sezonun en çok sürpriz yaratan takımı ve oyuncusu kim?

Bana sorarsan Galatasaray. Ben Fenerbahçe'nin şampiyon olmasını bekliyordum bana göre sürpriz oldu. Ama en büyük sürpriz Trabzonspor'un ligdeki durumu. Oyuncu bazındaki sürpriz pozitif anlamda Batalla,  Bursaspor'u bulunduğu noktaya taşıyan 2 teknik direktör ve Batalla oldu. Negatif anlamda sürpriz yaratan ise gözlemlerime göre Volkan Demirel. 

Ligin ilk yarısındaki Akhisar ile ikinci yarısındaki Akhisar arasında çok fark var. Gekas mı değiştirdi herşeyi? Taktiksel anlamda tek eksikleri bir golcü müydü?

Futbol çok enteresan bir oyun. Hiç oyuncu alıp göndermeyen Antalyaspor erteleme maçında Akhisar'ı yenmiş olsa Galatasaray'la aynı puanda ligi bitiriyordu. 2. yarıda düşme hattına yaklaşıyordu. Bu yüzden sadece oyuncu geliş-gidişleriyle açıklanamaz bazı durumlar.  Her şeyi Gekas'a bağlamamak lazım. Sercan'a, Kenan'a, kaleci Oğuz'a, Çağdaş'a ve o takımdaki diğer isimlere haksızlık olur bu. Her şeyden önce Akhisar'ı sahiplenen bir yönetimi var.

Düşen takımlar sürpriz oldu mu sizin açınızdan?

Mersin'in düşeceğini beklemiyordum. Galatasaray'la içeride 1-1 berabere kaldı. Fenerbahçe'ye de 90.dk golüyle yenildi. Orduspor'un düşmesini istiyordum. Sıkıcı ve kapanan bir futbol oynuyordu. İBB'nin de lig takımı olmadığı için düşmesini istiyordum. Seyircisi yok ve farklı formatta bir takım. Olimpiyat Stadyumunda oynuyor maçlarını. Soğuk geliyor bana. Taraftarları başka bir yere transfer olsa çok güzel olur. Bozbaykuşlardan söz ediyorum.

 Düşen takımların kadrosu çok güçlüydü. Direk bu 3 takımı önümüzdeki sezon ligde görebilir miyiz?

Hayır. Bazı oyuncularını mutlaka kaybederler. Stancu'nun, Hasan Kabze'nin, Nobre'nin kesinlikle Süper Lig'de kalacağını düşünüyorum. Zaten o kulüpler de mali açıdan o oyuncuların maliyetini orada karşılayamazlar. Manisaspor'a bakıyoruz geçen sene düşmüştü bu sene play off'ta oynuyor. 4-5 tane Süper Lig kalitesinde oyuncuları var ve gayet iyi götürüyorlar.

Feda sezonu adı verilen bir sezonda Samet Aybaba getirildi takımın başına. Takım sezon sonunda 3. oldu. Samet Aybaba gönderilmek üzere veya gönderildi. Başarısız mı sizce? Haksızlık mı ediliyor?

Haksızlık diye düşünmeyelim. Dünyanın en başarılı takımlarından biri Barcelona. Mourinho'lu Real Madrid bu sene 6 kez karşılaştı ve  hiç yenilmedi onlara. Kral Kupasından eledi. Ve sezon başında İspanya Süper Kupası'nı kazandı. Yani teknik direktörlerin gitmesi gelmesi sadece başarıya bağlı değil. Bunu birazcık farklı algılamak lazım. Samet Aybaba Beşiktaş'ın beklentilerini başka yönde karşılayamayacağı için gidecek olabilir. Onun da bunu anlayışla karşılaması lazım. Sezon ortasında Ünal Aysal'la yaşadığı problemler yüzünden ''Eleman'' polemiği vs.Fatih Terim ayrılma noktasına geldi , Aykut Kocaman istifa etti sonra geri döndü, Şenol Güneş gibi Trabzonspor tarihinin en başarılı teknik direktörlerinden biri ayrıldı. Hiddink milli takımdan ayrıldı. Evet artıları var 3.lük iyi bir sonuç, iyi de bir futbol oynattı. Ama sonuçta şampiyon yapmadı takımı

Peki Trabzonspor? Bu sene çok kötüydüler. Gelecek sezon bir toparlanma olur mu sizce?

Bence Trabzonspor çok kötü gidiyordu ve yaptıkları en iyi iş takımın başına Tolunay Kafkas'ı getirmek oldu. Çünkü Tolunay kendiyle yarışan bir insan, aşırı hırslı bir insan. Eşi Trabzonlu bu yüzden Trabzon camiasını da çok iyi tanıyan bir insan. Milli takımlarda görev aldı, Kayserispor'u çalıştırdı, gurbetçi ve yerli gençleri çok iyi tanıyor. Zaman zaman ekrana agresif görüntüler verebilir ama hırsını Fatih Terim gibi takıma pozitif yansıttığında kupada nerelere getirebildiğini gördük. İnşallah artılarıyla öne çıkar. Yönetimin ne olacağını bilmiyorum. Sadri Şener çok onayladığım bir başkan değil ''Ben olduğum sürece Fenerbahçeyle düşmanlık bitmeyecek.'' dedi. Bir vatandaşımız ölmüşken üstelik. Ben Tolunay Kafkas kalsın, Sadri Şener gitsin diyenlerdenim.

Şiddet olayları çok fazlar arttı bu sezonda. Bunda şüphesiz herkesin payı var. En son bir çocuk öldürüldü. Bu gelinebilecek son nokta olsa gerek. Devam edecek mi bu şiddet sizce?

Etmez. Devlet el koyar ve etmez

''DAYAK YEMESİ GEREKENLER YER, BİBER GAZI İSTEYENLER BİBER GAZI ALIR. POLİS ÇİZGİYİ AŞARSA CEZASINI ÇEKER.''


Özel güvenlikler çıkıyor, yerini polise bırakıyor artık tribünlerde. Bu şiddeti daha fazla tetiklemez mi?

Hayır. Dayak yemesi gerekenler yer, biber gazı isteyenler biber gazı alır. Polis eğer çizgiyi geçerse onlar cezalarını çeker ama bu olaylar engellenmiş olur. Sağlıklı bir şekilde vatandaşların maça gidebilmesi için zannediyorum 2 yıllık bir süre yeterli. İngiltere bununla uzun süre savaştı. Almanya neden dünya futbolunda zirve yapmaya başladı? Önce tribünlere bir bakmak lazım. Kombineler, okullu taraftarların artması. Herkesin bir show içerisinde maçı seyretmesi ama maça da katılması. Schalke ve Borussia Mönchengladbach maçlarında nasıl etki ettiklerini gördük. Sizi her anlamda yukarı taşıyan bir sistemleri var. Bizim de yavaş yavaş oraya geleceğimizi düşünüyorum.

Kadrolar daha belli değil ama özellikle 2 takımımız, Galatasaray ve Fenerbahçe'yi Avrupa'da nerede görüyorsunuz önümüzdeki sezon?

2 takım olarak bakmayalım. 5 takımın da kendine uygun transfer yapması lazım. Çünkü Fenerbahçe ve Galatasaray'a çıkacak takımlara karşı  transfer yapacak.  Ama diğer 3 takıma çıkacak takımlar daha alt seviyede. Onlar da transfer yapacak. Mesela Trabzon Videoton'u elemeliydi. Bursaspor Twente'yi eliyordu. Gelecek sene doğru hamleleri yapabilirsek en azından Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş'ın dışında 1 takımı daha Avrupa Ligine atabilirsek gelecek sene bir Türk yılı olabilir. 2002'de Denizlispor'un yaptığını, Malatyaspor'un yaptığını, Gaziantepspor'un yaptığını, Gençlerbirliği'nin yaptığını unutmamak lazım. 



Not: Misafirperverliğiyle bizi oldukça mutlu eden Tanrıkulu ailesine teşekkürler.


5 Büyük Takım, 5 Büyük Adam : Efsane Başkanlar

3 Mayıs 2013 Cuma


BEŞİKTAŞ

Kuşkusuz her Beşiktaşlıya veya futbolsevere Beşiktaş'ın efsane başkanlarını sorsanız size ilk vereceği cevap Süleyman Seba'dır. 20 yaşında Beşiktaş A takımında top koşturmaya başlayan; futbolculuğu her ne kadar ön plana çıkmış olmasa da, 21 yaşındaki genç Seba İnönü Stadı açılışında İsveç takımı AIK'ya ilk golü atmış, adını tarihe yazdırmıştır. Fakat o dönemin taraftarları, ilk golü atan gencin ileride Beşiktaş'a başkan olup, başarıdan başarıya koşturacağını kim tahmin edebilirdi ki?


Beşiktaş'ın sıkıntılarla boğuştuğu 1984 yılında başkanlık koltuğuna oturmuş ve 2000 yılına kadar görevini sürdürmüştür. 16 senelik başkanlık süresince Beşiktaş 5 lig şampiyonluğu yaşamış; 4 Türkiye Kupası, 4 Cumhurbaşkanlığı, 2 Başbakanlık ve 4 TSYD Kupası kazanmıştır. Beşiktaş şampiyon olmadığı dönemler bile her zaman ilk 2 içinde kalmış, "Şerefli İkincilikler"le hiçbir zaman havlu atmayan bir takım olgusu haline gelmiştir. 2000'li yıllara gelindiğinde takımın kötü gidişatı başkana kesilmiş, bu eleştirilerden rahatsızlık duyan Süleyman Seba Mart ayındaki kongrede başkan adayı olmadığını açıklamıştır. Başkanlık görevini bitirdikten sonra kongre üyeleri , oy birliği ile Hakkı Yeten'den sonra Beşiktaş'ın ikinci onursal başkanı olarak Süleyman Seba'yı seçmiştir.

İlginizi çekerse Süleyman Seba videoları için tıklayın.


BURSASPOR

80'li yılların sonuna doğru Türkiye'de futbol anlamında -Trabzonspor'un son şampiyonluğunu alması ile birlikte- 3 büyüklerin hegemonyası iyice artmıştı. Lig şampiyonluğunu 3 büyükler yaşıyor, diğer kupaları nadiren de olsa Anadolu kulüplerinden çıkıyordu. Ancak fikstürler 2009-2010 sezonunu gösterdiğinde Anadolu, şampiyon bir şehir çıkaracaktı. Bursaspor'un tarihindeki ilk lig şampiyonluğunu yaşatan olarak başkan İbrahim Yazıcı; şampiyon takımı ile tarihe adını kazdırmıştı.


Daha önce siyasetle ilgilenen ve milletvekili olan İbrahim Yazıcı, 88-92 yılları arasında ilk olarak başkanlık yapmış, takımın o dönemki en büyük başarısı Başbakanlık Kupası olmuştu. Daha sonra 2007 yılında yapılan kongrede tekrar Bursaspor'un başkanı seçilmiştir. Kulübün geçmişindeki başkanların görev süresine bakıldığında ortalama 2-3 senede görevini bitirmiş olmalarına rağmen İbrahim Yazıcı, 50 yıllık kulüp tarihinde 10 seneyi aşkın başkanlık deneyimi yaşamış ve halen de  devam etmektedir. Göreve geldiği 2007 yılında futbola dair gerekli yatırımları yapmış, şampiyonluğa zemin hazırlamıştır. 2009'a kadar bir başarı sağlamasa da 2009 yılında takımın başına Ertuğrul sağlam'ı getirmiş, hepimizin bildiği gibi Sağlam yönetiminde ligde fırtına gibi esen ve sonu mutlu sonla biten bir Bursaspor'un ortaya çıkmasına ortak olacaktı. Bursaspor'un bu efsane sezonuna öncülük eden Yazıcı; kulüp tarihi ve taraftarlarca "Büyük Başkan" olmuştur


FENERBAHÇE

Fenerbahçe'nin en kötü sezonundan alıp başarılarla dolu yıllara taşıtan öykünün başkahramanı olmuştur Ali Şen.

Göreve geldiği 1980-81 sezonunda son 3 sene şampiyonluk yaşamayan; küme düşme potasında averajla ligde kalan bitik bir Fenerbahçe'de dümenin başına geçmiştir. İlk sezonunda Westphalia Kupası, Donanma Kupası gibi çeşitli kupalar kazanmış fakat lig şampiyonluğunu kazanamamıştır. Sonraki sezon ciddi yatırımlarla lige adeta fırtına gibi girerek hem lig şampiyonluğunu hem de Türkiye Kupasını kazandı. Fenerbahçe o sezon "bir sezonda 5 kupa" rekorunu egale etmiştir. 2 sezonda Fenerbahçe'ye layık olan yere getirmiş, deyim yerindeyse "zirvede bırakmış"tır. Diğer başkanların aksine takım ligde birinciyken görevinden ayrılmıştır.


Ali Şen'in altyapı ve tesisleşmeye verdiği katkıda yıllardır izlerini devam ettirmiştir. 82-83 sezonunda Fenerbahçe Stadını tekrar açmış, Dereağzı tesislerini çimlendirerek Türkiye'deki ilk çim antrenman sahası olmuştur. Bunun dışında sadece futbol değil, diğer amatör branşlarda da atılım yapmıştır. Çok nadir başarılar sağlanan amatör branşlarda (basketbol, voleybol, masa tenisi, yüzme, atletizm, kürek, güreş) yeniden canlandırmış, hem Türkiye'de hem de Avrupa'da başarılı olmuştur.

Ali Şen'in ikinci başkanlığında (94-98) yine çok sıkıntılı bir dönemde başkanlığa gelmiş; 4 sezondur şampiyon olmamış takım 5. sezonunu da Ali Şen'le başlamıştır. Yönetimden çıkan çatlak seslere karşılık taraftarların "Ali Şen başkan, Fenerbahçe Şampiyon" tezahüratları iyi bir destek olmuş, Ali Şen'e karşı olan tavırlar yumuşamış, başkanlığına devam etmiştir. O sezon fenerbahçe 5 yıl aradan sonra ilk kez şampiyonluğuna ulaşmıştır. Ali Şen'in özel hayatı ona karşı olan eleştirileri haklı olabilir fakat onu efsane yapan şey; Fenerbahçe'nin en kötü zamanlarında sorumluluğu üstüne alıp gerek başarıları, gerekse kulübe ve diğer branşlara verdiği üstün hizmetlerinden dolayı onu efsane yapacak nitelikte olmuştur.

GALATASARAY

Galatasaray'da efsane denilince akla ilk gelen "efsane" 96-2000 sezonudur. Galatasaray'ın o müthiş yıllarında o başarıların baş rolünde de tabi ki başkan Faruk Süren vardır. Futbol takımının kazandığı başarılar bakımından sadece Galatasaray'ın değil, Türk futbol tarihinin en başarılı başkanıdır.


Alp Yalman'dan aldığı başkanlık koltuğunda futbol takımıyla alakalı ilk adımı tam yetkiyle Fatih Terim'i takımın başına getirmek olmuştur. Başkanlık koltuğunda olduğu 5.5 yıl süresince Galatasaray 4 sene üst üste lig şampiyonluğu, 3 Türkiye Kupası, 3 TSYD Kupası, 2 Cumhurbaşkanlığı Kupası, 1 UEFA ve 1 UEFA Süper Kupası olmak üzere toplam 14 kupa kazanmıştır. Ayrıca 2000 yılında kazandığı bu başarılardan ötürü FIFA, Eylül ayında Franz Beckenbauer tarafından Galatasaray'a Millenium Kupası verilmiştir. Her ne kadar mali bakımdan o dönem eleştirilse de Faruk Süren başkanlığında kazanılan bu başarılarla adını tarihe yazdırmıştır.

TRABZONSPOR

Trabzonspor'da 3 dönem başkanlık yapan, şu anda faal olarak onursal başkanlığına devam eden Mehmet Ali Yılmaz hiç şüphesiz kulübün başkanlık tarihinde ön plana çıkan başkandır. Kulübün 45 yıllık tarihinde 3 ayrı dönem toplamda 12 yıl başkanlık koltuğunda oturmuş, gerek başarı anlamında; gerek altyapı, tesisleşme ve diğer branşlar anlamında büyük katkı sağlamıştır.


Başkanlığı süresince Trabzonspor 1 Süper Lig şampiyonluğu; 2 Türkiye Kupası, 1 Cumhurbaşkanlığı Kupası, 1 Başbakanlık Kupası başarılarını elde etmiştir. Biraz ironi olacak fakat Trabzonspor son lig şampiyonluğunu Mehmet Ali Yılmaz'ın göreve geldiği ilk dönemde, yani 83-84 sezonunda yaşamıştır. Trabzonspor'a tesis kazandırmış, şu an kendi ismi yaşatılmaktadır.







Mucize Getiren: Kloppo

1 Mayıs 2013 Çarşamba


Futbol dünyasında sıkça konuşulan bir isim var şu sıralar. Başarıları dilden dile dolaşıyor. Mourinho'yla bile kıyaslanıyor. Evet kimden bahsettiğimi anladınız sanırım. Jürgen Klopp... Nam-ı diğer ''Kloppo''.


2008'de 9.sırada aldığı Borussia Dortmund'u Şampiyonlar Ligi finaline taşıdı bu adam. Evet bu yazımızda Jürgen Klopp'ün kariyerini mercek altına alıyoruz.

FUTBOL...

67 yılında Stuttgart'ta doğan Klopp kariyerine birçok teknik adam gibi futbolcu olarak başladı. 1990 yılında Mainz'de hem forvet hem de defans mevkiinde forma giydi. 1.91'lik uzun boyu iki mevkiide de ona avantaj sağladı.

Klopp ismi ile Mainz adeta birbiriyle özdeşleşti. Nasıl özdeşleşmesin? Dile kolay; 325 maç oynadı, 52 de golü var.


TEKNİK ADAMLIK BAŞLIYOR

25 Şubat 2001'de Mainz ile son maçına çıktı Klopp. Bu maçtan sonra da yönetim tarafından takımın teknik direktörlüğüne getirildi. Taraftar mutluydu, sevdikleri, bildikleri bir isim yönetecekti takımı. Yönetim mutluydu, güvendikleri biri vardı takımın başında. Klopp mutluydu, yuvasındaydı.

2001-2002 sezonunda Bundesliga B'deki Mainz ile 4. oldu ve Bundesliga'ya çıkamadı. 2002-2003 sezonunda Benjamin Auer, Gibson, Buck, Abel, Stavrum transferlerini yaptı takıma. Sezonun sonunda Mainz yine 4.sıradaydı. Fakat bu sefer averaj farkıyla 3.lükten olmuş, dolayısıyla Bundesliga trenini yine kaçırmıştı.

Takvimler 2003-2004 sezonunu gösterdiğinde ise takımını; Duvarrak, Falkenmayer, Teinert, Sperenza ile güçlendiren Klopp bu sefer işleri tersine çevirip averajla 3. oldu ve Bundesliga'nın yolunu tuttu.


BUNDESLİGA

2004-2005 sezonuna Bundesliga'da başlayan Klopp ve ekibi sezon başında takıma; Hanno Balitsch, Michael Thurk, Casey, Marco Rose ve Weigelt takviyelerini yaptı. Sezon sonunda ise 43 puan toplayarak ligi 11.sırada tamamladı ve Avrupa kupalarına katılma hakkı elde etti. Klopp'ün ilk Avrupa kupası deneyimi demekti bu.

2005-2006'da yine 11.sırada tamamlanan sezonda elemelerde Ketlavik'i geçmesine rağmen şanssız bir kura ile Sevilla'yı çekmişler ve 1.turda Sevilla'ya elenmişlerdir.

2006-2007 sezonu ise tam bir dram oldu Klopp ve Mainz için. Sezon sonunda Bundesliga B'ye düşen Mainz Klopp'tan vazgeçmedi.

2007-2008'de kadroya; Svensson, Gunkel, Baljak, Hoogland,Karhan, Liesenfeld eklendi. Bu sezonda da Bundesliga B'de 4. olup Bundesliga'ya çıkamayınca Klopp için Mainz'e veda etmenin zamanı gelmişti artık. Sezon sonunda sözleşmesini uzatmadı ve Mainz'den ayrıldı.

DORTMUND YOLU GÖRÜNDÜ

2008-2009 yılında Borussia Dortmund'un başına geçen Klopp, eski takımından N. Subotic, M. Zidan'ı aldı. Takıma ekstradan takviye olarak da Owomoyela ve Schmelzer alındı. O sezon ligde 6.sırada kalmış olsalar da geçen sezona göre yükselişin görülmesi herkesi gelecek için umutlandırıyordu

2009-2010 sezonunda Lucas Barrios, Mats Hummels, Grobkreutz gibi isimleri aldı takıma Kloppo. Sezon sonunda takımın yeri bir önceki sezonun 1 basamak üstü, 57 puanla 5.likti.

MUCİZE GETİREN

2010-2011 sezonu ise adeta ''Mucize'' olarak anılacak bir sezondu. Klopp elinde bulunan güçlü kadroyu Lewandowski, Kagawa, Götze, Leitner, Piszczek gibi genç isimlerle güçlendirdi.

Sezon sonunda şampiyonluk ipini göğüsledi. Dortmund 7. şampiyonluğuna ulaşırken Klopp'ün ilk Bundesliga şampiyonluğuydu bu.

Muhteşem sonuçlanan 2010-2011 sezonunu mükemmel bir sezon daha takip etti. Klopp ve öğrencileri bu sezonda da 81 puanla ligi Bayern Münih'in önünde bitirdi ve 2 kez üst üste şampiyon oldu.


12-13 sezonunda şampiyonluğu rakibi Bayern Münih'e kaptırdı Klopp. Fakat Dortmund Şampiyonlar ligi finalinde!

Ne dersiniz Dortmund ve Klopp Avrupa'nın en büyük kupasını kazanabilecek mi? Takımın başında ''Mucize getiren'' bir adam varken neden olmasın?

 
Support : Creating Website | Johny Template | Mas Template
Copyright © 2011. Hayatın Futbolu - All Rights Reserved
Template Created by Creating Website Inspired by Sportapolis Shape5.com
Proudly powered by Blogger